Um Yasir çok sevdiği tavuklarını geride bırakamadı. Zorlu göç yolculuğunda yanına sadece tavuklarını ve yamalı çadırını alabildi.
Um Yasir yaşlı bir kadın; yüzünde hayat mücadelesini anlatan kırışıklıklar var… Evinden zorla ayrılışını son 20 yılda yaşadığı en acı olay olarak tanımlıyor.
Çevreye, bitki ve hayvan yetiştiriciliğine olan sevgisi sebebiyle köyündeyken bunlarla meşguldü. Um Yasir “Etrafınızda bitkiler ve hayvanlar varsa orası cennet gibidir, ben cennetten başka bir yerde yaşayamam“ diyor.
Onun yaşında birinin göç etmesi dahi çok zorken, o bu zorlu yolculuk boyunca tavuklarını taşıdı ve Türkiye-Suriye sınırındaki çamura batmış kamp bölgesine ulaştı.
Um Yasir yaşadığı tüm bu sıkıntı ve acıya rağmen, yakında evine döneceğine, geride bıraktığı cennetin kesinlikle onu beklediğine inanıyor..
2019 yılı Aralık ayında Maarat el-Numan beldesine yönelik olarak sivilleri hedef alan hava saldırılarının artması sonucu göç edenlerin sayısı 300 bine ulaştı. Çoğunluğunu kadın ve çocukların oluşturduğu göçmenler en doğal haklarından mahrum bırakılarak hayatlarını ve geleceklerini tehdit eden meçhul bir geleceğe doğru yola çıkıyorlar.
Uluslararası toplumun insan hakları ihlalleri karşısındaki duyarsızlığı açıkça görülüyor. Uluslararası insan hakları kanunu gereği devletlerin, mümkün olan tüm tedbirleri alarak silahlı çatışmalardan etkilenen sivilleri, kadın ve çocukları koruması gerekmektedir.
Siz de, İdlib’te dünyanın gözü önünde gerçekleşen bu insanlık dramını ve insan hikayelerini paylaşarak, yaşanan bu krizin durdurulmasında karar alıcı mercilerin sorumluluklarından kaçmasını engelleyebilirsiniz.
#İdlibateşaltında
#WhatRemainsOfIdlib