47 yaşındaki Abdulvahhab dakikalar içinde babasının ve dedelerinin fotoğraflarını alarak diğer tüm hatıralarını bırakıp evinden ayrıldı. Aldığı bu fotoğrafları hangi duvara asacağını hiç düşünmedi, bunu önemsemedi de. Önemli olan aldıkları birkaç eşyanın arasındaki anı kutusunda bu fotoğrafların da olmasıydı.
Abdulvahhab için köyünü, kendi yaptığı evini, dedelerinin toprağını bırakmak çok zor oldu. Abdulvahhab “Köklerimizi, topraklarımızı, atalarımızın topraklarını bıraktık. Geride bu topraklar üzerinde yaşayacak kimsemiz kalmadı” diyor.
Maarat el-Numan beldesine yönelik artan saldırılardan sonra Abdulvahhab, eşi ve 4 çocuğuyla beraber evini terk etmek zorunda kaldı. Saldırılarda birçok aile öldü, geri kalanları evlerinden köylerinden vazgeçmek zorunda kaldı. Enkaz altında kalmış anılarını bırakıp göç ettiler.
Abdulvahhab bugün ailesiyle beraber Kuzey Suriye Kah kampında ince bir çadırda yaşıyor. Artık evinde tüm sevdiklerini bir araya toplayıp ağırlayamıyor. Elinde sadece çadıra astığı dedesinin ve babasının fotoğrafları var.
2019 yılı Aralık ayında Maarat el-Numan beldesine yönelik olarak sivilleri hedef alan hava saldırılarının artması sonucu göç edenlerin sayısı 300 bine ulaştı. Çoğunluğunu kadın ve çocukların oluşturduğu göçmenler en doğal haklarından mahrum bırakılarak hayatlarını ve geleceklerini tehdit eden meçhul bir geleceğe doğru yola çıkıyorlar.
Uluslararası toplumun insan hakları ihlalleri karşısındaki duyarsızlığı açıkça görülüyor. Uluslararası insan hakları kanunu gereği devletlerin, mümkün olan tüm tedbirleri alarak silahlı çatışmalardan etkilenen sivilleri, kadın ve çocukları koruması gerekmektedir.
Siz de, İdlib’te dünyanın gözü önünde gerçekleşen bu insanlık dramını ve insan hikayelerini paylaşarak, yaşanan bu krizin durdurulmasında karar alıcı mercilerin sorumluluklarından kaçmasını engelleyebilirsiniz.
#İdlibateşaltında
WhatRemainsOfIdlib#